Bir zamanların yıldızı, bugünün tartışılan sektörü bakliyatta hedeflerini yüksek tutan örnek firmalardan biri Dinçer Bakliyat...Tekrar hareket beklediğimiz sektörde, 17 Aralık sonrası gelişmeleri ve ihracat konusunu Dinçer Bakliyat Dış Ticaret Müdürü Taylan Onur Dinçer’le konuştuk...
Bakliyat, son yıllarda genelde üretilenin yurt içinde tüketildiği bir sektör olarak ön plana çıktı. Dinçer Bakliyat ise ihracatta önemli hedeflere koşuyor. Bu kararı nasıl verdiniz?
Ürün grubumuz bakliyat-pirinç –yağ-salça ve un’dan oluşmaktadır. Bakliyat dökme diye tabir edilen 25 ve 50 kg’lık çuvallarda satışını yaptığımız gibi, paket diye adlandırdığımız ve üretimini yaptığımız “DİNÇER” markalı ,1kg, 2,5kg, 5kg ve 10 kg’lık ambalajlı ürünler yer alıyor. Dinçer Gıda’nın üretim kapasitesi 10 bin ton civarındadır fakat diğer bakliyat firmalarında olduğu gibi maalesef kapasitemizin %100’ünü kullanamamaktayız. Kriz sonrası piyasalarda yaşanan daralma, herkesi olduğu gibi bizi de etkilemiştir. Bu etkiyi hafifletmek için bir çıkış olarak önümüze ihracat hedefi koyduk. Çalışmalarımızı bu konuda yoğunlaştırdık. İhracat için yeni pazarlar yaratarak ilerleme kaydettik. Bu yüzden, 2005 yılı bizim için ihracat yılı olacaktır.
Bu hedeflere koşmak için önce Türkiye’de iyi bir yapılanma gerekir. Neler yaptınız?
Dinçer Gıda’nın üretim anlayışı; her zaman müşteri odaklı yönetim biçimini ilke edinmek, müşteri memnuniyetini her zaman ön planda tutmaktır. 27 yıllık yükselen bir üretim grafiğinde, dünyadaki değişimi yakından takip ettik, ileri üretim teknik ve yöntemlerini, olanakları ölçüsünde kullandık. Bu da üretim kalitesine olumlu yönde yansımıştır. Kaliteli üretimi felsefe edinerek ürettik, üretmeye de devam edeceğiz. Ürünlerimiz, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Batman’da (Şube), Kastamonu (Satış Noktası) ve Samsun’da ( Satış Noktası) pazarlanmaktadır.
Ayrıca “kalite”- “işlevsellik” ve “istikrarlı, sürekli gelişme” üçgenini muhafaza etmekteyiz. Yönetim ve üretim anlayışımız, tüketicilerimizin memnuniyetine odaklı olduğu gibi, aynı zamanda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Gıda Üretim- Sicil sertifikası, ISO 9001: 2000 , kısacası dünyada gıda güvenliği diye adlandırılan HACCP sistem belgeleri ile desteklenmektedir. Dinçer Gıda’daki yönetim anlayışı, çalışanlarından yönetim kademesine kadar bireyin işlevselliği, yetenek ve becerileriyle ön plana çıktığı fakat bu ön plana çıkışın bir yıldızın kenarları gibi bir arada olan ve takım oyunu ve felsefesini ilke edinmiş, dinamik bir yapıya sahiptir.
Bakliyat Türkiye’de çok tüketiliyor ve seviliyor. Yurtdışında, özellikle de Avrupa ülkelerinde damak zevki daha değişik. Bu sizi nasıl etkiliyor?
Bakliyat, ülkemiz kültürüne yakın Ortadoğu ve Akdeniz mutfaklarında kullanılmaktadır. AB’de yaşayan Türkler, Ortadoğu ve Asya kökenli insanların beslenme kültüründe bakliyat önemli bir yer tutar. Yurtdışında Almanya başta olmak üzere İsveç, Fransa, Belçika, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk’a satış yapmaktayız.
Türkiye dinamik genç nüfusun, verimli toprakların, zeki girişimcilerin ülkesi? Peki neden bakliyat sektöründe ihracatçı ülke konumundan ithalatçı pozisyonuna geldik?
Bakliyat sektörü, bünyesinde temel Gıda dediğimiz ve de tüketiminin halkın en alt kesiminden en üst kesimine kadar olan bölümün yaptığı bir ürün yelpazesini bulundurur. Fakat bakliyatta ne yazik ki mevcut istikrar sağlanamadı ve de oturtulması için gayretler yok denecek kadar azalmıştır. Öncelikle belirtmemiz gereken olgu, Türkiye’nin tarımla kalkınabileceği gerçeğidir. Sanayimizde gerçekten söz sahibi olduğumuz bir ürün grubu vardır ama mevcut sistemde sanayide sadece montaj ülke konumundan sıyrılamamış bulunmaktadır. Bu noktadaki önemli hata ise iki şekilde önümüze çıkıyor. Türkiye’de tarımla uğraşan kesim %40 olarak hesaplanıyor. Bunun daha aza indirilmesi ve de modern tarımın oturtulması da şart haline gelmiştir.
Ayrıca ikinci olgu ise tarladaki ürünün tüketiciye ulaştırılması periyodundaki amatörlüktür. Bu ürünün veriminin kaybolmasının yanında görünüm, tat, koku ve bunun gibi birçok özellik olarak da ürünün devamlı değişen ve istikrarsız bir yapıda olmasını sağlamaktadır. Tarımın bir alt kolu olan bakliyatta da durum aynen bu şekilde gelişmektedir. Eskiden ihracatçı olan bakliyat grubunda Türkiye 2000’li yıllara girerken ithalatçı konumuna gelmiştir. Avantajlı kalemlerimizde sırasıyla kırmızı mercimek, nohut ve fasulye olmuştur.
Ben, gerek lise, gerek üniversite ve yüksek lisans yaparken de her zaman mutfağın arkasında, dönen çarkın bir dişlisi olarak görev yapmaktaydım. Yıllardan beri gelen bir bakliyat tüketim anlayışı var; daha önceleri bakkaldan, açık çuvalda satılan açık bakliyat ürünleri kilo ile naylon poşetlerde satın alınırdı. Satın alınan ürünlerin hem hijyen hem de analiz anlamında birtakım sorunlar yaşanıyordu. Çok bilinen bir halk deyimi olan “Ayıkla pirincin taşını” ta o zamanlardan gelmektedir. Fakat dünyadaki değişim rüzgarı, yıllarla beraber gerek tüketim anlayışının değişmesi, gerek de dağıtım ve ürün sunma kanallarının değişmesi, bakkalların yerini markete bırakması, açık çuvaldaki şatış miktarındaki yoğun satışın yerini paketlenmiş bakliyata bırakması ile bügünlere kadar gelindi. Tüketim anlayışının yıllar içindeki seyrine baktığımızda, tüketicilerin her zaman daha iyi ve daha güzele yöneldiğini hep gördük ve çalışmalarımızla buna hep katkı sağladık.
17 Aralık sonrası nelerin değişeceğini düşünüyorsunuz? Sektör tekrar atılım gerçekleştirecek mi?
Sektörün kendini yenilemesinde Türkiye’nin AB ile olan birleşiminden de bir çok şeyleri değiştireceğini düşünüyorum. Özellikle de dış sermayenin ülkeye girişi ve o sırada içeride bulunan üreticilerin gerçektende sağlam olanların ayakta kalabileceğini düşünüyorum. Bu rekabetin şartlarının giderek artacağını ve de üretim-dağıtım çizgisindeki hesaplamaları iyi organize edebilenlerin devam edebilecekleri bir süreç olacağıdır. Zaten globalleşme sürecinde de bunun örneklerini birçok sektörde görmüş ve yaşamıştık. Ayrıca AB’ye giren Türkiye’de, aynı Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu gibi devlet güçlenip olgun bir kimlik kazanacaktır. Sektör olarak da gümrüklerin ve de enflasyonun inmesi, karşımıza daha kaliteli bir tüketimin olduğu ama madalyonun öteki tarafında daha rekabetçi bir üretimin ve rekabetin yaşanacağı bir durum çıkmaktadır.
Bu rekabetçi piyasanın içinde 5 yıl sonra Dinçer Bakliyat’ı nerede göreceğinizi düşünüyorsunuz?
Öncelikli olarak kurumun güçlenmesine paralel olarak kalite ve üretim anlayışımızı bozmadan Türkiye ve dünya pazar payımızı arttırmak, genişletip pazar lideri konumuna geçmek yani yurtiçinde tanınan ve aranılan ulusal bir marka olmak istiyoruz. Daha ilerde de dünyaca tanınan bir Türk markası olmak.