HABERLER
Sektör Kapasitesini Verimli Kullanabilmeli

Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği`nin (PAKDER) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tevfik Dinçer, bakliyattaki genel tabloyu ve son gelişmeleri Perakende.org okuyucuları için değerlendirdi

Türkiye`nin can damarı olan tarıma sizce yeterince önem veriliyor mu? Türkiye`nin izlediği tarım politikalarına ve Türk tarımının durumuna siz nasıl bakıyorsunuz?

Günümüzde, gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun, bütün ülkelerin ekonomilerinde tarımın özel bir önemi var. Ülkemizdeki sivil toplum örgütleri ve yasama yürütme ile sorumlu görev alan tüm kişiler, bu doğrultuda hareket etmeli, tarımda envanter hazırlıklarını tamamlayarak, verimli ürün seçimi yapmalı, sanayi tarımı hedeflenerek, sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturması sağlanmalı. Nüfusumuzun yüzde 40’ı geçimini tarımdan sağlıyor. Tarımın toplam istihdamdaki payı yaklaşık yüzde 35. Toplam ihracatımızın yüzde 10’u yine tarım ürünlerinden oluşmakta. 2004 yılı toplam gıda ihracatı 6,5 milyar dolardı. Aynı yıl Türkiye tarımsal dış ticaretinde 500 milyon dolar fazla verdi, ancak ülke potansiyeli açısından bu fazlalık kabul edilemez bir ölçüde. Doğru planlama, doğru üretim, iyi tarım uygulamaları ve bunların sonucu gerçekleşecek verim ve üretim artışı ile yıllık ihracatımız 12 milyar dolar seviyesine gelebilir.

Dünyanın ve Türkiye’nin geldiği bu noktada artık siyasetçilerin gerçeklerden uzak popülist politikaların arkasına sığınma lüksü kalmadı. Çözüm bekleyen sorunların içinde boğulan vatandaşı, sadece bir seçmen olarak görüp ait olduğu sosyal tabakayı da boş vaatlerle oy deposu haline getirme davranışı, sorunların çözümünü zorlaştırıyor.

 

Artan nüfusumuzun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak, mukayeseli üstünlüğe sahip olduğumuz ürünlere ağırlık vererek, üretim ve ihracatımızın arttırılması, ayrıca üretici gelirlerindeki artış ve istikrarın sağlanması temel hedeflerimiz olursa, temsil ettiğimiz sektörümüzün önünün açılacağına inancımız sonsuz.

“Verimsiz tohumların önüne geçilmeli”

Ülke tarımında yaşanan problemler bakliyat sektörüne nasıl etki yapıyor?

Türkiye’de son üç senenin yıllık bakliyat ortalama üretim rakamları: Nohut 580 bin ton, kırmızı mercimek 480 bin ton, yeşil mercimek 20 bin ton, kuru fasulye 190 bin ton, barbunya fasulye 30 bin ton. Bu rakamları taleple karşılaştırdığımızda yeşil mercimek ve kuru fasulye üretimi, tüketimi karşılamamakta. 1988 yılında yeşil mercimek üretimi 300 bin tonlar seviyelerine yaklaşmış, iç tüketim 60-70 bin tonlarda gerçekleşmiş, arz fazlası ihraç edilmiş ve bu durum 2 -3 sene sürmüştür. 1990 yılında Kanada hükümeti, yeşil mercimeğin besin değeri ve topraklarına uyumu açısından üretme kararı almış 2000’li yıllarda yılda 600 bin ton üretim ile dünyanın bir numaralı yeşil mercimek üreticisi olmuştur. Kalite açısından daha iyi olduğu dünya pazarlarında kabul edilen yeşil mercimek üretimi ise 15 ile 20 bin ton’lara düşmüştür. Tohum yenilenmesi yapılamadığı için verimsiz tohumlar üretim özelliğini kaybetmiştir. Amerika, kuzey bölgesinde “pennell” adını verdiği verimi yüksek yeşil mercimek tohumu geliştirerek Türk yeşil mercimeğini aratmayacak kalitede ve böcek sorunu olmadan üretim yapmaya başlamıştır. Ülkemizde kullanılan tohumlar ile bire dört, beş verim alınmakta iken, “pennell” tohumundan Amerikalılar bire yirmi, Kanadalılar ise bire onsekiz alıyor.

Mevcut ekim alanlarını büyütmeden tohum değişikliği ile yeşil mercimekte 4-5 katı daha fazla ürün alınabilir. Söz konusu tohum değişikliğini kısa sürede verimli tohum ithalatı ile çözebiliriz. Uzun vadede ise, yeşil mercimek tohumu üzerinde genetik ve AR-GE çalışmalarının bakanlık tarafından yapılması gerekiyor.

Fasulyede durum, üreticinin çabası ile kısmen düzeldi. 1998 yıllarında ithal edilen ‘Grade Northorn 1 numara Amerikan fasulyesi tohumu’, Konya ve Çumra bölgesinde üreticiler tarafından denenmiş ve başarılı olmuştur. Bu tohum, sıra fasulye dediğimiz verimi yüksek fasulye Çumra bölgesi üreticileri için geçim kaynağı olmuştur.

Türkiye nohut ve kırmızı mercimek üretiminde kendi kendine yetebilecek kapasitede olmasına karşın bugün bu ürünlerin ticaretinde Hindistan Arjantin, Meksika, Amerika, Kanada gibi ülkelerin gerisinde kaldı. Nohut ve kırmızı mercimekte verim artışı sağlanamamaktadır. Özellikle nohutta verim diğer ülkelerden düşüktür.

PAKDER’in kuruluş amacını ve organizasyon yapısını anlatır mısınız?

PAKDER, 2001 Yılında Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği olarak kurulmuş olup, bugün itibari ile 60 firma üyemizdir. Adından da anlaşılacağı üzere üyelerimiz hububat ve bakliyat ürünlerini 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanuna’ uygun olarak nihai tüketicilere ulaştırmaktadır.

PAKDER`in bu sorunların çözülmesiyle ilgili getirdiği öneriler nelerdir?

Öncelikle tohum özelliğini kaybetmiş tohumlar üzerinde gerekli çalışmaların yapılması, ıslah edilmesi veya bu verimsiz tohumların yerine kullanılacak uygun, verimli tohum ithalatı yapılıp üreticilere ekim amaçlı dağıtılmalıdır.

Devletin belediyelerin ve vakıfların elinde bulunan ekilebilir tarım arazilerinin, ekim amaçlı yöre çiftçilerine devri sağlanmalıdır.

Özel sektör ve çiftçi kooperatiflerinin yaygınlaştırılması gerekir. Tarımsal alanlara direkt para desteği yerine ürüne destek verilmesi konusunda hükümetimiz bu yıl adım atmıştır, bu uygulama derneğimiz tarafından desteklenmektedir.

“Açık bakliyat sorunu çok önemli”

Pirinç konusuna da değinecek olursak, pirinç politikaları ile ilgili TMO ile yapılan görüşmelerimizde uygulanan politikaların serbest ticaret koşullarına aykırı olduğu konusu sürekli dile getirilerek, durumun çok sağlıklı olmadığı ve tüketimin bu uygulanan politika yüzünden düştüğünü, tüketim düşüşünün sektörümüze zarar verdiğini dile getirmiş bulunmaktayız.. 300 bin ton ithalat gerçeği olan pirinç için, tüketime zarar vermeden dünya üretim maliyetlerinden kopmadan, sürdürülebilir bir politika aranması gerekmektedir. İzlenecek yolun da, sivil toplum örgütleri, çeltik üreticileri, ithalatçılar ve Bakanlık arasında gerçekçi ortak bir politika oluşturulması, olduğuna inanıyoruz.

Son olarak 30 mart 2005 tarihinde de “gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin piyasa gözetimi kontrolü ve denetimi ile işyerleri sorumluluklarına dair yönetmelik yayımlanmıştır. Bu yönetmeliğin 12. maddesinin “ş” bendinde “Pazar yerleri cadde ve sokaklarda, yaş meyve ve sebze hariç her türlü gıdanın açıkta satışı yasak olup kontrol ve denetiminden ilgili merci sorumludur. “ ibaresi yer almaktadır.

30 mart 2006 da yürürlüğe girecek bu madde ile, açıkta bakliyat, bulgur ve pirinç satışının önüne geçilecektir. Sektörümüz için hayati öneme sahip bir konu olması nedeni ile, denetimlerde görev üslenmek, tespitlerimiz ile bakanlığımıza yardımcı olmak istemekteyiz. Bu konuda üniversite gıda mühendisliği bölümünde öğrenim gören öğrenciler ile çalışarak marketlerde Tarım Bakanlığı’nın izinlerinin paketlerin üzerinde olup olmadığı, kodekse uygun ürün olup olmadığı, ileride de açıkta bakliyat satılıp satılmadığı konusunda tespitler yaptırarak, rapor halinde belli aralıklarla gereğinin yapılmasını teminen Bakanlığa gönderildiğinde işleme alınmasının temini çalışmalarımız için teşvik edici olacaktır.

Arazi büyüklüğü arttıkça, üretim maliyetinin azalacağı ve verimin artacağı bilinen bir gerçektir. Ülkemizde ortalama arazi büyüklüğü 6,5 hektardır. Bölünmüş tarım arazilerinin birleştirilmesi için çalışma yapılmalı ve satın almalarda teşvik ve uzun vadeli kredi sağlanmalı ve ekim amaçlı kullanılan, mevcut tarım arazilerinin parçalanması önlenmelidir.